• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • DAGDER
    • KAHRAMANMARAŞ DAĞISTANLILAR KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

HEY GİDİ O ESKİ GÜNLER

HEY GİDİ O ESKİ GÜNLER ……..
(Dedem anlattı ben yazdım)
 
 
 
Atalarımız Dağıstan’dan Anadolu’ya dağlardan taşlardan yürüyerek gelmişler.
 
Kars, Muş, Sivas , Tokat , K.Maraş ve Adana  gibi bir çok ile gelen atalarımızdan 16 aile Savrungözü ‘ne yerleşmişler.Bir süre burada kalmışlar.
 
Doktor ve ilaç olmadığından hastalığa tutulmuşlar.
 
Savrungözü bize göre değil yaylaya gidelim demişler.
 
Bir kısmı bugünkü Ortatepe Köyü’nün kuzeyinde yer alan Devemağarası’nda  Kış aylarını ise Çukurova’da geçirmişler.
 
Bugünkü Göksun ilçesi Aslanbey Çiftliği Köyü’nde  höyük yakınlarında, günümüzde  Orman Bölge Müdürlüğü’nün  fidan dikmiş olduğu yerde ikamet etmişler.
 
Bir kısmı da Kurucuova’da kalmışlar. Kahramanmaraş Nadirli Köyü’nden Kurucuova yaylasına gelenlerle  nizah etmişler.
 
Onlardan biri bizimkileri vurmuş. Nadirli’lerle kan davası olmuş. Bizimkilerin düzeni bozulmuş. Kurucuova’dan tekrar  Devemağarası’na gelmişler.
 
Arslanbey Çiftliği Köyü Höyükte de Göksunlularla bazı nizahları olmuş. Olayların büyümesini hükümet güçleri önlemiş.Höyüktekilerin bir kısmı kısmı  Kireç’e bir kısmı da Devemağara’ya gitmişler.
 
Böylelikle iki köy  kurulmuş.Köylerin kurulduğu duyulması üzerine Kars’ta kalanlardan bir kısmı da  Kireç’e gelmiş .
 
Sivas’ta olanlar da  Göksun’da iki Dağıstan köyü kurulmuş diye duymaları üzerine bu iki köye yerleşmek için birer birer gelmişler.Böylelikle iki köy meydana gelmiş.
 
Ortatepe de kalanlar yazın Devemuğara da oturupta , Göksunluların ektikleri tarlaya 3 te birine ortak olmuşlar.
 
Darı adı verilen mısır ekmişler.
 
Bizimkilerin tarlası ve öküzleri yokmuş.
 
Bu nedenle ortakçılık yapmışlar.
 
Kış gelince Çukurovaya gitmişler.
 
Yazın geri gelip Devemuğara’ya oturup ortakçılık yapmışlar.
 
Bizim köyde o zaman 16 aile varmış.
1-Yusuf Efendi'nin babası Hacı, yani Azmi ve Coşkun Saygılı'nın dedesi,
2-Ulubi, Abdurrrahman ve Ulubey Güven'in dedeleri,
3-Mahama Tahir'in dedesi Ramazan,
4-Nuthsal Musa, Yemliha ve Meksel Kaya'nın dedeleri,
5-Şamsu'nun babası Mahamad Ali, Fehmi ve Nadir Özdemir'in babasının dedeleri ,
6-Davut, Hacı Abdullah ile İsa Günal'ın dedesi,
7-Burak'ın babası, Abdulhalit ve Hikmet Ünal'ın babalarının dedesi,
8-Abdukerim'in babası, Paki, Davut ve Mehmet 'in dedeleri,
9-Aldan'ın babası, Reşit ve Ekrem Kılınç'ın dedelerinin babası,
10-Hacı Alibeg'in dedesi  Ali Bey, Reşat, Şafi Kılınç ve Nusret Kılınç'ın dedelerinin babası,
11-Hanifi ve Reyhanet Memmed  ‘in dedesi Davut,
12-Bedri Memmed’in dedesi Gudiya Ramazan,
13-Yusuf , Ahmet ve Bünyamin Cengiz’in dedesi Halaka  Mahamad ,
14-Remzi ve Yakup’un dedesi Yakku,
15-Haybullah’ın dedesi Gişil  Ali,
16-Hacı Haydar, Haydar Güzel'in babasının dedesi,
 
Köyde bulunan 16 aile kendileri adına karar verecek  6 kişilik heyet seçmişler.
 
Bize vatan tutun diye onları yetkili kılmışlar.
 
 
1-Hanifi ve Reyhanet Memmed  ‘in dedesi Davut,
2-Bedri Memmed’in dedesi Gudiya Ramazan,
3-Yusuf , Ahmet ve Bünyamin Cengiz’in babası  Halaka  Mahamad ,
4-Remzi ve Yakup’un dedesi Yakku,
5-Haybullah’ın dedesi Gişil  Ali,
6-Hacı Haydar, Haydar Güzel'in babasının dedesi,
 
Bu beş kişi köye önder olmuş.
 
İlk önce şu anki Ortatepe  köyünün Kuzey batısında bulunan  yaklaşık 1000 dönüm yeri  hükümetten köy kurmak amacıyla almışlar.
 
Bu arazinin ekilmeye müsait olan yeri parselleyip 16 haneye paylaşmışlar.
 
Evleri yokmuş.
 
Bir çift öküz almışlar.
 
Sanki 16 aile bir aile gibi imiş. 
 
Mağarada hayat zor olmuş.
 
Köy yeri tutmaya karar vermişler.
 
Köyü nereye tutulacağına 5 kişi karar vermiş.
 
Mahmut ‘un Tahir’in evinden başlayarak ekilme imkanı olmayan yerleri ev yeri olarak taksim etmişler.
 
O zaman köyün etrafı ormanmış.
 
Köyün etrafı ormanlıkmış.Ev yapılırken kullanılan  ağaçlar Devemuğaranın üstündeki düzlükten kesilmiş.
 
Bir tek öküz varmış o zaman köyde.
 
Ev yapmaya başlamışlar.
 
İlk yerleşim böylece başlamışç
 
Hepsi ortaklaşa sırayla ev yapmışlar.
 
Kömür suyunun kenarına ilk ev yapılmış.
 
Ortatepe kurulurken o zamanki Alışlıbucak köyü varmış.
 
Ağacı, taşı tüm aileler  beraber çekmişler.
 
Birbirine yardım etmişler.
 
Ev yaparken işciliği kendileri yapmış.
 
Hepsi birer  katlı ev sahibi olmuşlar.
 
Göksun’lularla ortakçılığa bir süre daha  devam etmişler.
 
Ortakçılıkla bir süre  geçinmişler.
 
Kavşut  , Kömür Köy ve Alışlıbucak Ortatepe ‘den önce kurulmuş köyler.
 
Bizimkilerin her birinin belinde Dağıstan’dan getirdikleri kamalar varmış.
 
Kamasız kimse yokmuş.
 
Elbise olmadığından koyun derisinden elbise yaparlarmış.
 
Göksunlularla ortak mısır ekerlermiş.
 
Karş,hingal,ekmek hepsi mısırdan yapılırmış.
 
Bir gün Kavşutlular onlarla tanışmak istemişler.
 
Kavşut eski köy.
 
Bizimkilerden Türkçe bilen yokmuş.
 
Kavşutlular şöyle  anlatırmış:Yedikleri darı giydikleri deri gözleri göv göv dilleri ayrı olan insanlar gelmişler ve bizim yolun üzerindeki mağaralara yerleşmişler diye.
 
Kavşutlular ve diğer köylüler bir süre o yolu terk edip Abakar gilin bağların olduğu yerden yani Tantan deresinden Göksun’a giderlermiş.
 
Kışın Adana yazın Devemuğarası arasında mekik dokumuş bizimkiler.
 
Yerleşik hayata geçene kadar Çukurova’ya gidiş gelişler sürmüş.
 
Yerleşik hayata geçince gidip gelme işini  bırakmışlar.
 
Hacımırza köyü ile Göksun arasında Durna bucağı denilen mevki bataklıkmış.
 
Kındıra denilen ot yetişirmiş bu bataklıkta.
 
Kındıra otu toplayıp hasır dokumuşlar.
 
Sergileri kandıra otundan yapılmış.Bugünkü halı gibi iş görürmüş.
 
Arazi Göksunlularda iken tarla satın almaya karar vermişler.
 
Tek veya birleşerek Göksun’lulardan tarla almaya başlamışlar.
 
Bu şekilde  yazı yabanın  tamamını Göksunlulardan satın almışlar.
 
Hacımırza köyü sonra kurulmuş.
 
Güneş doğmadan herkes işinin başında olurmuş.
 
Dini yönden kuvvetli imişler.
 
Gözü pek insanlar olduğundan haksızlığa uğradıklarında gözlerini kırpmadan mücadele etmeye hazırlarmış.
 
Köy kurulunca köyün ortasına bir cami yapmışlar.
 
Bu camii Bedri Ramazan’ın evinin arkasına yapılmış.
 
Daha sonra Caminin yerine hocaya ev yapılmış.
 
Daha sonra hocaya verilen o evde yıkılmış.
 
Şimdiki caminin yerini Hacı Yıldız’dan satın almışlar.
 
Namusuna bağlı imişler.
 
Herkes bacı kardeş yaşarlarmış.
 
Küçükler büyüklere hürmetliymiş.
 
Namazlar cemaatle kılınırmış.
 
Ağır iş zamanı bile oruç bırakılmazmış.
 
İçme suyu köyün içinden akan sudan karşılanırmış.
 
Kışın kar suyu eritilip içerlermiş.
 
Öküz koşumu o zamanlarda da ara verilmeden her yıl mart ayında yapılırmış.
 
Evlerde yapılan yemekler  otsbay merasiminin yapılacağı yere götürülür beraber yenilirmiş.
 
Köye Sadullah sonradan gelmiş.
 
Köyde ev yeri verilmemiş.
 
Karşı mahalleden ev yeri verilmiş.
 
Hacı Lütfi’nin evi olduğu yere  ev yapmış.
 
Bir söylentiye göre orada define bulmuş ve zengin olmuş.
 
Karşı mahallede ikinci ev Ahmet Yıldır’ın babası tarafından yapılmış.
 
Hayrettin Güvençgil üçüncü sırada yapmış.
 
Böylece karşı mahalle kurulmuş.
 
Karşıya yerleşim oluşmaya başlayınca köprü ihtiyacı doğmuş.
 
Köprü  yapılmış.
 
Köprüyü  Muhtar Hacı Aksu yaptırmış.
 
Yokuş ‘un yolunu yaptıran da 24 yıl aralıksız muhtarlık yapan  yine Hanifi ve Reyhanet Memmed’in babası Hacı Aksu imiş. 
 
Köyün içinde yollar yokmuş. 
 
Her sene bir çoban tutar gibi pazarlıkla  muhtar tutulurmuş.
 
Muhtar Hacı her yılın sonunda günüm bitti kendinize muhtar bulun dermiş,
 
Bu sene de kahrımızı çek derlermiş.
 
Köyün takdirini kazanacak şekilde muhtarlık yapmış.
 
Kendi işini bırakıp köy işi için çalışırmış.
 
Çalışkan adammış.
 
Yerine göre amele yerine göre usta yerine göre muhtar imiş.
 
Ortatepe’den  Mehmet Bey’e giden yolun orda dağda ağıl varmış.
 
Muhtar Hacı gençliğinde yıllarca çobanlık yapmış.
 
Ayakkabı namına bir şey yokmuş.
 
Söğüt ağacı yonularak takunya yapılırmış kışın giyilmek için.
 
Öküz derisinden ham çarık yapılırmış.
 
Herkes onu giyermiş.
 
Herkes usta olmuş.
 
Herkes kendi ayakkabısını yapar durumdaymış.
 
Kışın evlerde yakacak soba yokmuş.
 
Her odada bir ocak (tala ) varmış.
 
Onunla ısınırlarmış.
 
Mesela bir evde Dört kardeş  varsa dört gözlü evde kalırlarmış.
 
Alt katta ahır olurmuş.
 
Teşt (leğen) lerde banyo yapılırmış.
 
Ya kendi odalarında ya da ahırın bir köşesinde banyo yapılırmış.
 
Yemek oturma ve yatma yeri olarak aynı oda kullanılırmış.
 
Misafir gelince erkekler bir odaya kadınlar ise bir odaya birikir ve bu şekilde boşaltılan odada  misafir   ağırlanırmış.
 
Ham çarıkları giyip tarlaya gidilirmiş ancak çarıklar ayaklarda kuruyup  gevrediği için ayakları sıkarmış.
 
Öğle yemek ve namaz molası verilince çarıklar suyun içerisine ıslanmaya konulurmuş.
 
Akşama kadar ara vermeden çit sürerlermiş.
 
Akşam çarıklar tekrar ıslanmaya konulurmuş.
 
Sabah tekrar giyilerek çite gidilirmiş.
 
Yünü eğirip tezgahta şayak dokunurmuş.
 
Elbiseler şayaktan yapılırmış.
 
Elbise eskidikçe yamalık yapılırmış.
 
Bir elbise uzun süre giyilirmiş.
 
Yamakların çokluğundan asıl kumaş bazen belli olmaz hale gelirmiş.
 
Cumhuriyet döneminde şapka giymek mecburiymiş.
 
Daha önce fes giyilirmiş.
 
Şapkanın orta yeri eskirmiş.
 
Eskiyen yer kesilerek yama yapılırmış.
 
Herkesin yediği çökelik ve yağ imiş. 
 
O zaman yonca da bilinmezmiş .Yonca köye sonra gelmiş.
 
Yazın yonca biçilip kuru samanla karıştırılıp mallara verilirmiş.
 
Güzün kar yağıncaya kadar kevene gidilirmiş.
 
Keven hayvanların yemi imiş.
 
Kış boyunca keven balyoz ile ezilerek tahra ile doğrayıp mallara öyle verilirmiş.
  
Yazın otlar çıktıktan sonra süt bol olurmuş.
 
Kış için çökelik , yağ ve peynir stok edilirmiş.
 
Sabah akşam hingal yenilirmiş.
 
Hingazul  diye suyu içilirdi
 
Yağ yeterince bulunmazmış.
 
İç yağ ( tati ) bugünkü yağın yerine kullanılırmış.
 
Sarımsak’tan Raji tahan yapılırmış.
 
Kındıranın düzgün olanlardan hasır örülürmüş.
 
Kandıranın döküntüleri toplanarak Kayseri keteninden yapılan torbanın içine doldurularak yatak yapılırmış.
 
Hacı Salih ‘in babası  Burak, İsa gilin odası her gün  soba yakılırmış ve köylüler burada toplanırmış.
 
Seyfuddin köyde kuyumculuk yaparmış.
 
Seyfudinin dükkanı akşama kadar dolup taşarmış.
 
Her Cuma namazından sonra  camide ufak meselelerden nizah olurmuş.
 
Ufak tefek kavga olurmuş ancak kavga edenler küs bırakılmaz hemen barıştırılırmış.
 
Her iki bayramda muhakkak küs adamlar barıştırılırmış.
 
Birlik beraberlik güçlüymüş.
 
Ev yaptırana  her aile 5  kağnı  taş çekermiş.
 
Bu gelenek 1970 yılına kadar sürmüş.
 
Herkes birbirine yardım edermiş ve bu bir usulmüş.
 
Damlara toprak köylü hep birlikte atarmış.
 
Haber salınınca Gençler toprak atmaya gelirlermiş.
 
Gece sabaha kadar gençler toprak atarlarmış.
 
Gençler çamur yapar kadınlar  sıva yapardı
 
Sıva yapan kadınlara da gençler sıva yaparmış.
 
Çevre köylüler bizim köylülere çift tek laf edemezlermiş.
 
Çekinirlermiş.
 
Tutkunluk kuvvetli imiş.
 
Çok tasarruflu imişler.
 
Gelir az olduğundan tasarruf edip tarla veya mal almaya veya ev yapmaya ayırırlarmış.
 
Köye ilk traktör 1972 de  Hacı Abdullah , Mekselin ,  İsmail Şakir ve   Ömer Ustal Ali  den oluşan  4 ortak tarafından alınmış.
 
Motor devri başlayınca birlik beraberlik bozulmuş.
 
Eski adetler terk edilmeye başlanmış.
 
Büyük sudan buzlar kırıp gügümle su çekilirmiş.
 
Dik yokuştan çıkılarak ırmaktan su taşınırmış.
 
Eskiden çok kar yağarmış.
 
Damlardaki karlar kürünür ve dam akmasın diye  loğ çekilirmiş
 
1958 de ilk çeşme yapılmış.
 
Çeşme yapılana kadar su ırmaktan çekilirmiş.
 
Ekmekler fırında yapılırmış.
 
Boylu ekinleri tırpanla biçilirmiş.
 
 Kalıçla arpa biçilirmiş.
 
Birbirine keşik yaparlarmış.
 
İnek sağma, ekmek yapma , tarla kazmak gibi işlerin hepsi kadınların işiymiş ve bu nedenle kadınlar çok ezilirmiş ama şikayet etmezlermiş.
 
Kadınlar bir kucak otu omuza  alıp  Çataltepe’den ( şimdiki Yem Sanayi ) eve kadar getirip danalara verirlermiş. 
 
Şimdiki gibi damlar çatılı değilmiş.
 
Eskiden kreder yokmuş.
 
Kürekle evlere yol açılırmış.
 
Zaman zaman  köyün ortasındaki Kömür su buz tutarmış.
 
Buz kırılarak içinden su alınırmış ve evlere kova ile çekilirmiş.
 
Hayvanlara da  bu şekilde su çekilirmiş.
 
Kışın mal yegisi bitince Yarimik’e  dal kesmeye gidilirmiş.
 
Buz tutmuş olan ırmağın üstünden  kızaklarla Alıçlıbucaktan Ortatepe’ye  orman ağaçlarının dalları çekilirmiş.
 
Mallar için mısır doğranırmış.
 
Köyde bir hasta olunca  durumu çok ağır olmadıkça Göksun’a kolay kolay gitmezmiş.
 
Kış boyu hasta yatağında yatarmış.
 
Acil durumlarda kızakla Göksun’a götürülürmüş.
 
Göksun ‘da hastane, ortaokul , hükümet binası ve Orman binası yokmuş.
 
Göksun’da Kuşoğluların büyük bir binası varmış .Uzun  ve büyük bir binaymış bu.
 
Hükümet bu büyük binadaymış. Savcı hakim burada görev yaparmış.
 
Zamanla köylülerin gayreti ile  karakol yapılmış.
 
Karakolu daş duvarla örüp üstüne mertekler döşeyip kapatıp yapmışlar.
 
Demokrat parti iktidar olunca hükümet bina ile orman daireyi  yapmış.
 
Birde hastaneyi.
 
Küçük bir hastane.
 
Okul olarak köprübaşında cumhuriyet ilkokulu yapılmış.
 
Diğer okullar sonra yapılmış.
 
Göksun ile Ortatepe arası ham toprak yolmuş.
 
Kağnı arabalarla gidip gelinirmiş.
 
Dar bir yolmuş bu yol.
 
İlk baharda haraba civarı batak olurmuş.
 
Bataklıkta kağnılar bile gidemezmiş.
 
Bu yol  köylülerce  imece usulu yapılmış.
 
Kaymakamlığın talimatıyla her köy kendi sınırınına kadar yolu yapmakla mükellefmiş.
 
 O zamanki kolluk kuvvetlerinin elindeki yetki bugünkü genelkurmay başkanından fazlaymış.
 
İki jandarma gelip bütün köyü toplayıp önüne katıp Göksun’a götürme yetkisine sahipmiş.
 
Köylüler çift mi tekmi söz söyleyemezmiş  jandarmaya.
 
Göksun’a yaya gidip gelirnirmiş.
 
Göksun ve Hacımırza’dan Ortatepe’ye tut yemeye gelirlermiş.
 
Göksun’da gölgesinde barınılacak bir tek ağaç yokmuş.
 
Göksun çayırlık ve bataklık bir yermiş.
 
Göksun da 3- 4 tane söğüt ağacı ancak varmış.
 
Meyve ağacı yokmuş.
 
Meyve ağacı sadece Ortatepe Köyü’nde varmış.
 
Onun için Göksunlular meyve ve özellikle tut yemeye bizim köye gelirlermiş.
 
Irmakta alabalık ve sarıbalık çokmuş.
 
Olta ve Labutlarla balık avlanırmış.
 
Bazen ırmağın suyunu bir tarafa yıkıp elle balık yakalarmış köylüler.
 
Köye ilk vasayıt olarak 1955 ‘te  İsa Günal’ın getirdiği eski bir kamyonmuş.
 
Üstünde karasör de yokmuş.
 
Üstüne karasörü Mıkkıç ile Sadullah yapmış.
 
Üstüne gaz tenekeleri ile çatı yapıp kapatmışlar.
 
1965 yılında Talhat, Karamaçço Ahmet  ve Şafii pikap getirmişler.
 
Onu çalıştıramamışlar ve bu nedenle satmışlar.
  
Talhat kendisi bir jip almış.
 
Gazi Coşkun ile beraber bir cip daha alıp iki cip çalıştırmışlar.
 
Haydar bey de bir  cip almış.
 
Köy ile Göksun arasında ulaşım bu araçlarla sağlanmaya başlanmış.
 
Askerlikten  on gün önce asameler dağıtılırmış.
 
Köyde kaç tane askere giden varsa ev ev davet edilir ve yemek ikram edilirmiş.
 
Onları yolcu etmeye bütün köylü mezarlığa kadar giderlermiş.
 
Hoca ve köylüler birlikte dua edermiş onlar için.
 
Askerlerin yakınları Göksun’a kadar askerlerle beraber giderken  diğerleri de mezarlıktan  geri dönerlermiş.
 
Askerlere harçlık verilirmiş.
 
Askere gidenlerin çoğu izine gelemezlermiş.
 
Askerlik bir zamanlar 4 seneymiş.
 
Birinci dünya savaşında  Şafi Kaya’nın amcası Hidi   Çanakkale’de şehit olmuş.
 
Bugünkü Adana Saimbeyli’nin ismi önce Hacin imiş.
 
Orda ayrılıkçı ermeniler ile çarpışmalar olmuş.
 
Mahama Tahir’in babası Hacin  harbinde şehit olmuş.
 
Karamaçonun babası Osman,  Mekselinin babası Mua Kahya Memmed de bu mücadeleye katılıp gazi olmuşlar.
 
Kısacık birinci dünya savaşında gazi olmuş.
 
İsmail Şakir ‘in babası Yemen gazisi imiş.
 
Kısa İbrahim Suriye de askermiş .
Yemliha ve Meksel Kaya'nın amcaları Hidi Çanakkale harbine katılmış, savaştan sonra kendisinden haber alınamamış , muhtemelen o da şehit olmuş, 
 
Osmanlı ordusu dağılınca herkes başının çaresine baksın denilmiş ve  Kısa İbrahim ordan köye yürüyerek dönmüş.
 
Köye radyo 1950 den sonra gelmiş.
 
1950 den önce köylü bir şey görmemiş.
 
Şafi , Remzi ve Akıllı nın radyosu varmış.
 
Kocaman bataryası varmış.
 
Radyo büyükmüş.
 
Köye elektrik 1980 de gelmiş.
 
Köye ilk televizyon 1978 de gelmiş.
 
1985 de köyün muhtarına bir telefon çekilmiş.
 
Telefon 1998 evlere verilmiş.
 
Hacımırza  ya giden kanal ile  harabadaki  regülatör 1965 te  yapılmış.
 
Köyün üst tarafındaki regülatör 1979 da yapılmış.
 
Köyde şu  anda bulunan okul 1966 da yapılmış.
 
İlk okul ise 1947 de merteklerle yapılmış .
 
Köydeki cami 1966 da yapılmış.
 
Diğer cami 1967 de yapılmış.
 
Okul ile cami aynı sene yapılmış.
 
Camiyi köylü yapmış.
 
Okulun taşını ve  kumunu köylü çekmiş.
 
Göksun ve tüm köyler yonca ekmeyi bizden öğrenmiş.
 
Önceleri bahçede yonca ekilirmiş.
 
Yazı yabana ilk yoncayı Muhtar Hacı Aksu getirmiş.
 
Gübreyi Göksun’dan çekmişler.
 
Bol gübre dökerek yonca ekmişler.
 
Göksunlular gübrenin tarlaya dökmesini bilmezlermiş.
 
Göksun   Belediyesi anons edermiş gübreleri kaldırın diye
 
Göksun un etrafından bizimkiler gübreleri toplayıp tarlalara çekermiş 
 
Köye odun kağnılarla çekilirmiş
 
Gece saat 3 ‘te kalkarlarmış.
 
Kağnılar peşpeşe dizilirmiş.
 
Dağa gidip odun hazırlanırmış.
 
Yarimik, Kozpınar , Sarıpınar, Karadaş ve Sarıpınar Orman bölgelerinden odun getirilmiş.
 
Gece ırgatlara giderlermiş.
 
Keşiklere giderlermiş.
 
Çataltepeye kadar yürüyerek gidilirmiş  yani bugünkü yem sanayiye kadar.
 
Eşyaları sırtlarında taşıyarak giderlermiş.
 
Sabaha kadar nohut tarlalarında çalışırlarmış.
 
Öküz ile yatıda yatıp Şafak sökmeden öküzleri koşup çit koşulur ve  velhan yapılırmış.
 
Kağnılarla yatıda yatarlarmış.
 
Çataltepe gibi uzakta tarlası olanlar geceden kağnıları yükler gün değmeden kağnılar köye ulaşırmış.
 
Kadınlar geceden kalkar sabahleyin gün değmeden harmana gelirlermiş.
 
Bazen  kağnılar harmana gelince kadınlar yemeği yetiştiremezse  çataltepe ye kadar yemek götürmek zorunda kalırlarmış.
 
Eskiden kurt çokmuş.
 
Kurtlar koyun keçi at köpek hepsini yerlermiş.
 
Tilkiler çokmuş ve penceresi kapısı açık kalan  ahırlardaki tavukları boğar boğar atarlarmış.
 
Sansarda çokmuş.
 
Keklik avına çok gidilirmiş kış gelince.
 
Keklik avının heveslileri çokmuş.
 
Taze karda izi belli olduğu için kar yağınca keklik avına giderlermiş.
 
Harmanlara sap döküldükten sonra bir ay gem sürülürmüş.
 
Rüzgar ne zaman çıkarsa gece veya gündüz demeden yaba ile savurur samanından  tanesini ayırırlarmış.
 
Bayramlar bugünkü gibiymiş.
 
Teravihe gidilirmiş.
 
Namaz kılmayanlara iyi gözle bakılmazlarmış.
 
Kış gelince odalarda toplanılırmış.
 
Odalarda  yerine göre dini konular yerine göre  dünya işleri konuşulurmuş.
 
Yüsük oyunu oynanırmış.
 
Kağıt oyunu oynanırmış.
 
Buktol ( Ağışlarla ) oynanan çocuk oyunu varmış.
 
Bekleri değişik yeşil mavi ve kırmızı renklerle boyarlarmış.Bu büyük bir eğlence imiş çocuklar için.Şimdiki gibi televizyon ve internet yokmuş çocuklara.
 
Gençler mollorho oynarlarmış.
 
Saklambaç oynarlarmış.
 
Damlar birbirine bitişikmiş.
 
Kışın bütün köylü büyük bir  damda toplanırlarmış.
 
Bir tarafta güreş yapılarak öküz koşuma hazırlanılırmış.
 
Dombalak oynarlarmış.
 
Çat çat çatarım oynarlarmış.
 
Malkat oynarlarmış.
 
Yazın bayramlarda şeker toplarlarmış.
 
 
Hey gidi hey
 
Eskiler  hem özleniyor  hem de çektiğimiz o sıkıntılardan dolayı  o günlere dönmek istenmiyor.
 
Dedem Reyhanet Memmed’den  dinlediklerimi olduğu gibi yazdım.Hatalarım varsa özür dilerim.Hepinize selamlar.Ellerinizden öpüyorum.
 
Yusuf

Yorumlar - Yorum Yaz